16 Kasım 2017 Perşembe

Hayaller… Karşı Çıkışlar… Alternatifler… Dans Ütopyaları?

Berna Kurt
Kasım 2017

Eğer ütopya bir çeşit daha iyi bir dünyatasavvuru ise,başka bir dünyanın mümkün olduğunudüşünenlerin ilk yapacağı şey hayal etmek… İdeal yerleri/halleri/durumları, bir çeşit düşler ülkesiniSadece hayal kurmak da, o hayali gerçekleştirmeye çalışmak da; var olana karşı çıkmak da, onun yerine başka birşey koymaya çalışmak da mümkün

Ütopya ve dans dendiğinde, ben de hemen bir hayal kurmaya başladım… Tabii ki kişisel deneyimlerimle, benimle bağlantılı idi bu hayaller: dans yazmışlığım/koreografi yapmışlığımla, dans etmişliğim/sahneye çıkmışlığımla, dans araştırmışlığım/yazmışlığımla, dans çevirmişliğimle, dans seyretmişliğimle/dans eleştirisi yazmışlığımla mışlığımla da mışlığımla

Kafamda oluşan ilk imge fazlasıyla yerel”di: hem yereldanslar uğraşımla hem de isyan etmişliğimle/isyan görmüşlüğümle ilgili: el ele, omuz omuza bedenler… çok farklı bedenlerkadını erkeği, güzeli çirkini, yaşlısı genci, sağlıklısı sağlıksızı vd. yokkarşı koyuşunu bedenselleştireninsanlar, bir çeşit kolektivite?”… ekip başı-sonu yokkomut veren ve onu takip eden yok… herkes farklılıklarının farkında, yine de eşithoron da olur, halay da, hora dayeri-yöresi vs. önemli değil
Bir başka imge de, akış halinde bir görseller şeridi: dans tarihinin “devrimci?” isimlerinin fotoğrafları, video’ları… ne gördüysem ben, ne gösterdiysem derslerde… tabii ki görsel sanatlarda olduğu gibi dans sanatında da, tarihi yazanlar/yazılmış olanlar “muktedirler”…muktedir dünyaların dansçıları akıyor zihnimde çünkü dans tarihi Batılı tiyatral dansların; balenin, modern dansın, çağdaş dansın tarihi… Ne siyahların sokak dansları ne de yerlilerin ritüelleri var bu anlatı(lar)da… Zihnimdekiler ise “karşı çıkanlar”... Yvonne Rainer’ın No Manifestosu mesela… Gösteriye hayır… virtüoziteye hayır… star imgesine hayır…kahramana hayır… hayır da hayır…

No Manifesto’da “manifest” edilen ya da ortaya konan meseleleri düşündükçe soruyorum: peki benim meselelerim/dertlerim ne? ne(lere) karşı çıkıyor da, ne(leri) istiyorum? Eh tabii düş ülkem dertlerimle alakalı biraz da: ben yine hayır demeyeyim de, düş kurmaya devam edeyim… bilinç akışı, “… olsa, hayat bayram olsa” kıvamında… ilk aklıma gelenleri “manifest” edeyim ben de, manifesto yazmasam da düşlerimi şöyle bir alt alta dizeyim:


Bütün bedenler özgür olsa…
Her tür beden sahneye (daha da çok) çıksa…
Kimse dans etmekten utanmasa… Mesela danstır, tayttır erkeği “bozmasa”…

Kadın-erkek dansı-hareketi gibi anlamsız ayrımlar olmasa…
Kadınlar da ekip başı olsa… yok yok kimse ekip başı olmasa, ya da ekip başı hep değişse, kimse birbirinden rol kapmasa…

Sahnede merkez olmasa, herkes seyredilebilse… Aslında keşke “seyretme”den çok katılma olsa…

Dansçılar aç kalmasa, her türlü işini kendi yapmak durumunda kalmasa…
Dans stüdyoları, bağımsız dans sanatçıları sürekli artsa… dayanışsalar, birlikte hareket etseler…

Dans türleri arasında hiyerarşi kalmasa…
Herkesin dansları/bütün danslar araştırılsa, yazılsa, çizilse… hepsinin tarihi yazılsa…
Danslara etnisite, kimlik vb. atfedilmese…

Üniversitelerde dans, müziğin, tiyatronun vb. alt dalı olmasa…
Memleketimde dans araştırmacısı iş bulabilse/değer görebilse… dans bölümleri kapanmasa…
Hocalar enerjilerini kendilerine ya da birbirlerine karşı değil de bu sınırlı alanı geliştirmek için harcasa…

Dansı yapmak gibi yazmak da değer görse…
Bana kimse artık dans, tarih, siyaset ne alaka?demese… Kendimi tekrar tekrar anlatmaktan kurtulsam…
Dans araştırmaya vaktim kalsa… Ya da dans etmek, okumak, yazmak, paylaşmak şimdiki gibi lüksüm ya da hobim değil de, mesleğim olsa…

Ya evet… keşke hayat bayram olsa… ya da biz(ler) hayatı bayram kılsak…😊


(*) Artist 2017 / 27. İstanbul Sanat Fuarı kapsamında, 4-12 Kasım 2017 tarihleri arasında gerçekleşen ve küratörlüğünü Fırat Arapoğlu'nun yaptığı "Düşleyebileceğin Tek Yer" sergisinin kataloğunda yayımlanan yazı. Sergi blog'u ve kataloğu için bkz. https://tuyaputopya.wordpress.com/